Kundera çıktı, Türkiye'de yer yerinden oynadı, o zamanlar en sevdiklerim bile müridi olma yolundaydı ve ben, çok tatsız bir iş yaptım, bir cahil ve ihanete tapınan bir dejenere olduğunu kaydettim; Sovyetler yıkıldıktan sonra artık köşesinde bir zavallıdır.
Orhan Veli'nin dejenere bir şair olduğunu ilk kez yazdım. Türk aydını "öyle de yatılmaz ki" demeyi solculuk sanıyordu; çok küfür aldım ve şimdi meyhane şarkılarına söz arandığında başvurulan bir eski tutucudur ve artık dejenere Türk gericiliğinin şairleri arasında sayılıyor.
Babasına geldiğimiz zaman, onu kırk defa yazdım, kırk defa da söyledim, babası ona bir ödül aldı, o da babasına bu ödülü veriyor. Milliyet'ten aldığı ödül, Gündüz Bey'in (Pamuk) zoruyla oldu. Bunu kırk defa yazdık. Selim İleri, içerideki jüriyi yazdı. Jürideki hiç kimse Orhan'a ödül vermedi. Orhan Hançerlioğlu ısrar etti. Abdi İpekçi, jüriye Orhan Hançerlioğlu'nu koymuş, komiserdir, Türk aydınını kırk yıl takip etmiş bir adamdır. Edebiyatla hiçbir ilgisi yok, edebiyatı görse karakola götürür. "Babalar ve Oğullar"dır. Babası ona bir ödül aldı Milliyet'ten, o da bunu babasına armağan ediyor. Babası olmasa zeten bunu da alamazdı.
Bir süreç içinde saygın ve gerekli bir yer, sürecin kendisi yapılmak istenince, geri ve kaçkın bir konuma uzanıyor. Foucault bunu yapıyor; Barthes aynı kaçkınlığı, edebiyattan ve eleştiriden içerdiği silme amacını, Saussure’ün linguistiğinden göstergecilik’i çıkararak, edebiyatı ve eleştiriyi makascı sinyallerine çevirmeye çalışarak gerçekleştirmeye çabalıyor.
eleştiri gösterge yermek kaçkın aynı saygı çabalamak çıkarmak edebiyat
Bir bütün olarak sanat ve özellikle edebiyat, artık yalnızca ideolojik bir silâhtır. Artık ülkemizde edebiyat, insanımızı geliştirmek için değil sakatlamak amacıyla kullanılan, yüceltmeye değil alçaltmaya ve tüm estetik kabiliyetlerini ortadan kaldırmaya yönelen acımasız bir silâh olmuştur; insafsız bir ideolojik aygıttır. Edebiyat, artık estetik özüne çok yabancıdır; bu bir iş ise yapanı da, yaban yapmaktadır. Emperyalist dünya, bozanın mutlaka bozulduğu bir dünyadır; artık bozulmadan bozamıyorlar.
insan yaban yabancı bozulmak artık boza sakatlamak bozmak yalnız
Kemal Tahir'i, mhp'ye verelim ve Peyami Safa'yı biz alalım, dedim; Peyami, büyük bir romancımızdır ve Kemal Tahir, ilkel, abartmacı ve insan-sevgisi olmayan bir yazıcıdır. Tahir, şimdi, mhp'nin resmi romancısıdır. Gizliden gizliye, Bülent Ecevit, İsmail Cem ve Halit Refiğ tarafından desteklenmektedir.
Yaratmak; can vermek, kişilik vermek, özgürlük tanımaktır; bu nedenle, Julien Sorel'in yaratılışının hemen başından itibaren Stendhal'den özgürleştiğini ve Stendhal'i yönetmeye başladığını düşünmeliyiz, tıpkı Raskolnikov'un Dostoyevski'ye hükmetmesi türünden; yaratılanın yaratana hükmetmesi, yaratmanın gizli yasasıdır.
başlamak tıpkı sorel inmek stendhal raskolnikov demek tanımak gizli
Eylülist Rejim, en büyük ve en kolay başarısını sanat ve edebiyat alanında kazandı. Çok kısa bir zamanda ve gerekli fiyatın binde birini bile ödemeden, Türk sanatının sorunsalını, biçemini, biçimini, baş aktör ve aktrislerini değiştirmede çok büyük başarı elde etti.
Eylülist Rejim, 12 Eylül öncesinin tüm değerlerini yasaklamayı temel ilke saydı. Bunların bir bölümünü baskılarla, bir bölümünü, yasalarla, bir bölümünü baskılarla, bir bölümünü tekelci ekonomik zorlamalarla gerçekleştirmeye çalıştı. Edebiyat ve sanatta ise, 12 Eylül öncesinin yaratıları tümden unutturan ve reddeden bir eğilim ortaya çıktı.
Düzyazı her yere girip çıkabilecek kadar alçak gönüllüdür, onun için hiçbir yer girilmeyecek kadar aşağılık, pis ya da sefil olamaz. Hem çok sabırlı hem de çok mülkiyetçidir. Uzun, yapışkan diliyle gerçeğin bütün küçük ayrıntılarını yalayıp yutar, sonra da bu ayrıntıları çok derin labirentlerde biriktirir; arkasında yalnızca mırıltıların, fısıltıların duyulabileceği kapıları sessizce dinler durur.
Yazmak, çoktan unuttuğunuzu sandığınız bir çok şeyi, içinizde birikmiş acıları, yenilgileri, aldanışları, keşkeleri uygun bir dille kâğıda dökmek, başkalarıyla bölüşmektir. Edebiyat insan olmanın dramını derinden bir kavrayışla anlatabilmektir. Bir yazar yarattığı kahramanlar yoluyla kitaplarında kendi acısını, mutsuzluk ve yoksunluklarıyla değişik dönemlerini göz önüne serebilir. Bir dergideki söyleşimde “Hep kendimizi yazarız aslında” demiştim. Doğrudur bu.
Okurun yararına bir metin, ancak okur yok sayılarak kurulabilir. Genel anlamda okur ölü bir şeydir. Eleştirel okur ise metnin içindedir, yazarı sürekli sınamakta, denetlemektedir. Yazar metnin okurundan bağımsız düşünerek ilk güçlü adımını atar. Unutmayalım ki okur anlaşılabilirliğe kodlanmıştır.
sınamak yarar anlaşmak okumak adım güç okur kodlamak eleştirel
Bir eleştirmen bir kitabı veya bir oyunu oluşturamaz veya onu yok edemez. Halkın kendisi son karar vericidir. Hesaba kattıkları kendi görüşleridir. Her şeyin sonunda ise son test gerçeğin kendisidir. Mesele şu ki yazarların çoğu gerçeği en değerli tutkuları olarak sayarlar ve en çok onu işlerken ekonomik davranırlar.
Önce insan diyorlar. Ama hangi insan? Su içmeye gelmiş ayıyı recmeden insan mı? Eşeğin gözünü oyan insan mı? Terrier cinsi köpeğin bacağını kesip yavrusunu onun gözü önünde yakan insan mı? Kedi yavruları ortalığı pisletiyor diye gözlerine asit döken insan mı?
İyi bir savaş veya kötü bir barış hiç olmamıştır.
Marshall Bruce Mathers III, meşhur olduğu sahne adıyla Eminem ya da takma adı Slim Shady, Akademi ve Grammy ödüllü Amerikalı rapçi, yapımcı ve aktör.